Ana Sayfa
Email
KAYITLAR
|
DEFTERE YAZ
Ad:*
E-Mail:
Web-Site:
Yer:
Diğer
Adana
Adıyaman
Afyon
Ağrı
Aksaray
Amasya
Ankara
Antalya
Ardahan
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bartın
Batman
Bayburt
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Düzce
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Iğdır
Isparta
İçel
İstanbul
İzmir
Kahramanmaraş
Karabük
Karaman
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kıbrıs
Kırıkkale
Kırklareli
Kırşehir
Kilis
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Osmaniye
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Şanlıurfa
Şırnak
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Uşak
Van
Yalova
Yozgat
Zonguldak
MSN Messenger:
Yahoo! Messenger:
Icq No:
Mesaj:*
[QUOTE=Elif Güliz BAYRAM]Canım kardeşim... Barışım... 1 hafta oldu tam bir hafta... Telefonun o acı acı çalışıyla uyanmamızın üzerinden tam 1 hafta geçti... Babamın "Ne oldu?" haykırışını duyuşumun üzerinden tam 1 hafta geçti..."Barış'ı kaybettik" demiş Tahsin Amca. Ne biz ne babam inandı duyduğumuza..."Yok" dedim ben, yanlış duydu babam uyku sersemi "Kavga ettik dedi, Tahsin Amca kaybettik demiş olamaz." ...Ve o gün bugün Badiciğim. elim ne kağıda kaleme, ne de bilgisayara klavyeye gidebildi... Neyi bekledim bilmiyorum. İnanabilmeyi belki, içime sindirebilmeyi... Ama yok yok... Biliyorum ne inanabileceğim bu gidişine, ne de sindirebileceğim yokluğunu içime... Ne zor kuruyorum bu cümleleri bilsen, oysa benim işim bu yazmak, kelimeleri en güzel, en isabetli şekilde kullanmak...Ama şimdi her harf boğazıma düğümleniyor, her kelime gözümden yaş olup akıyor... Nasıl kurarım -di'li geçmiş zamanlı cümleler...Birlikte yapacak, yaşanacak, paylaşacak onca şeyler olduğuna inanırken... Ama anlatmak istiyorum herkese... Fotoğraflarda görüdüklerinden daha da yakışıklı bir kardeşim olduğunu... O güzel gözlerin, kocaman bir yüreğin, dünyalar iyisi bir kalbin aynası olduğunu... Benim küçük prensimin aslında ne büyük bir adam olduğunu... Henüz minikken Barış, ele avuca sığmadığından ailelerimizin her ayki toplantılarına katılmaya ara vermişti Semra Teyze ve Tahsin Amca. Onlarla görüşmek ancak onların evine gittiğimizde mümkün oluyordu... O arkadaki küçük odaya gider kendi minik dünyasında büyük işler çevirirdi bizim Barış... Aradan yıllar geçti Barışkom büyüdü...Ve bir yaz tatilinde ben onun yüreğinin ne kadar büyüdüğünü gördüm...Öyle kibar, öyle efendi, öyle dürüst, öyle doğru düzgün bir çocuktu ki o... Hiç sahip olmadığım erkek kardeşim oldu bana... Teşekkür ettim Semra Teyze'ye hatırlar mı bilmem "İyi ki doğurmuşsun Semra Teyze Barışı bize sağol..." O tatilden ne çok anı var... Efser'in anlattığı o arı sokması mesela... Bir arıyı dahi incitmemişti Barışkom... O arı gelip beni soktuğunda ise canım öyle yanmıştı öyle yanmıştı ama kıyamamıştım ikisinin üzüntüsüne... Sanki arıya onlar demiş de arı benim canımı yakmış gibi suçluluk duymuşlardı... Barış'a kıyamadığımdan, iyiyim merak etme derken sırtımdan ateşler çıkıyordu... Ya Kemer'e gidişimiz... Orada harika bir deniz dururken bir yanda, mayolarını giymeyi unutan ablaları denize giremiyor diye adım bile atmamıştı Barışım denize... "Sizin giremediğiniz denizde benim ne işim var" demişti bize..."Yazlığa döndüğümüzde birlikte yüzeriz orada da deniz var..." Barış bizim yanımıza İstanbuldan gelmişti galiba o zaman... Üşütmüştü yolda... Nasıl öksürüyordu ama nasıl... O öksürdükçe benim içimden birşeyler parçalanıyordu, kıyamıyordum Badicana... Bir kase balın içine kestim soğanı koydum buzdolabına... Ertesi sabah ve ondan sonra her sabah bir elimde tatlı kaşığı bir elimde soğanlı bal Barış'ın peşinde... "İç şundan bir kaşık" diye... O kötü tadına rağmen bana güveninden veya kırmak istemediğinden olsa gerek hiç ses çıkarmadan içti Barış... Ve derken öksürüğü kesildi... Teşekkür etti bana Barış... Oysa ne gereği vardı ki... Ben zaten ona kıyamıyordum öksürüyor diye... Biliyordum ama o da kıyamıyordu bana, Elif Ablasına... Gerçi hep "abla deme bana" derdim... Dalga geçerlerdi, Efser'le bir olup,benimle "Ayşen Gruda'nın filmindeki gibisin; abla deme bana abla deme bana..." Daha bu yıl, yine bir gece vakti babamı hastaneye götürmem gerekti... Ama nasıl yalnız giderim... Annem Tahsin Amcaya haber verir vermez Barış kalkmış uykusundan, fırlamış gelmiş hemen "Ben götüreceğim sizi" diye... derken Tahsin Amca, babam, Barış ve ben düştük acil yollarına... Hastaneye vardığımızda saat epey geçti... Ama doktorlar o test bu test diye bizi uğraştırıyorlar ve durumun ne olduğunu tam açıklamadan hastaneye yatıracaklarını söylüyorlardı babamı... Barışım bir an bile yanımdan ayrılmadı... Her zaman ben onu konuşturup güldürmeye çalışırken, benim sessiz sakin kardeşim konudan konuya geçiyor, beni güldürmeye çalışıyordu o bekleme odasında. Derken babamın hastanede yatacağı kesinleşince Barış bana döndü "Seni eve götüreyim, yat uyu dinlen" dedi "Ben beklerim Mahmut Amcamın başında babam da burada hem"... Yine bir gün Barışla televizyon izliyorduk, haberleri sunan çocuğun takım elbisesini, kravatını çok beğendik... "Sana da çok yakışır" dedim Barış'a... "Alalım bundan"... "Düğününde giyerim" dedi kardeşim bana... "Düğününde giyerim"... Gelin arabamı da o kullanacaktı... Benim yiğit kardeşim... Şimdi BaDi plakalı arabam kaldı geride... Barışım onu kullanamadan... Böyle daha ne anıları var bende Barışın... Patates kızartması ortağımdı o benim bir tek onunla seve seve paylaşırdım patateslerimi... Bulaşık dizme işindeki eşlikçim... "Git otur ben yaparım" dememe rağmen illa yardım edenimdi her işimde... Arabamı çarptığımda tamire birlikte götürelim diyenimdi... Tam 1 hafta oldu... Sanki her an çıkıp gelecekmişsin gibi... Yüzünde o güzel gülümsemen... "Şaka yaptım size" diyeceksin gibi... Ne desem boş... Ne desem anlamsız... Hiçbir kelime yetmiyor acımı ve sana olan sevgimi anlatmaya... Hele seni anlatmaya... Dilimde hep bir şarkının ilk sözleri... DALYAN GİBİ BİR ÇOCUKTU... BENİM GÖZÜMDE KÜÇÜKTÜ...[/QUOTE]
Kalın
|
İtalik
Altçizgili
|
Link
Onay Kodu:
Onay Kodu Doğrulama:*
© 2008 Barisunal.org
MyDesign Ziyaretçi Defteri v1.7